---

Nami o gün bir dilek tutmuştu, ama dileğinin bedelini ödeyeceğini bilmiyordu.

Okuldan eve döndüğünde, Nami hayatının ağır bir yükle şekillendiğini hissetmeye başlamıştı. Ailesi artık ondan daha fazlasını bekliyordu; onların gözünde sıradan bir genç değil, başarı ve beklentilerin sembolüydü. Yine de, kimse bu yüklerin onun omuzlarına ne kadar ağır geldiğini umursamıyordu. Kapıdan odasına doğru ilerlerken onu izleyen gözler her zamankinden daha fazla nefret doluydu. Odasına çıkan merdivenin ilk basamağına adımını attığında arkasından şu sesi duydu:

-Yarından itibaren okula gitmeyeceksin. İki seçeneğin var; ya iş, ya eş.

Bunu söyleyen kişi babasıydı. Nami, duyduklarının şokunu henüz atlatamazken ağzından şu sözler döküldü:

-Ben daha 17 yaşındayım, reşit değilim.

Babası sinirli bir ses tonuyla sesini yükselterek:

-20 YAŞINA KADAR SENİ BU EVDE TUTMAYACAĞIM!

Bu sözler adeta bir hançer gibi saplanmıştı Nami'nin kalbine. Gözlerinden süzülen damlalar sadece gözyaşı değil, Nami'nin ailesine karşı az da olsa duyduğu sevgiydi. Elindeki çantayı yavaşça yere bıraktı ve babasına doğru yaklaştı. Söylediği sözler çok sesiz olduğu için anlaşılmıyordu. Mırıldanarak babasına daha çok yaklaştı Nami. Aniden yaşlı adamın yakasını tuttu. Nami'nin boyu boy ortalamasının üzerindeydi ve babası ile neredeyse aynı boydaydı. Yakasını sıktı ve yüzünü ona yaklaştırdı, ona mırıldanarak söylediklerini yüksek bir sesle söyledi:

-Hayatımı, hayallerimi, gençliğimi kendi ellerinle çalıyorsun! Bir baba böyle mi olur? Beni her şeyden mahrum bırakıyorsun, ama benim de bir hayatım, benim de hayallerim var!

-Umrumda değil, defol git bu evden! Para kazanmadan dönemezsin. Kendini mi satarsın, dilencilik mi yaparsın, bilemem. Yaptığın şey umrumda değil!

Bu sözler bir babanın söyleyeceği sözler değildi. Bir babanın kızına söylemesi gereken sözler bunlar olamazdı. Nami, duyduklarından sonra ellerini o iğrenç sözleri söyleyen adamın yakasından çekti ve arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. Başını kaldırıp son sözlerini söyledi o kendini baba sanan adama:

-Bir gün, bana söylediğin bu sözlerin ağırlığını taşıyamayacak kadar yalnız kaldığında, beni hatırlayacaksın. O zaman, kaybettiğin tek şeyin ben olmadığımı anlayacaksın.

Nami tekrar önüne dönerek, bir daha asla arkasına bakmayacağına emin şekilde kapıdan çıktı. Sersemlemiş adımlarla ilerledi, kafasındaki sesleri susturmak yerine, artık o sesleri dinlemeye karar verdi ve büyük bir sessizliğe gömüldü.

Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Sanki hiç sonu olmayan bir yolda yürüyormuş gibi. Aniden karşısında bir engel belirdi, kafasını kaldırıp o engele bakamayacak kırgın, yorgun ve sarsılmıştı. Tanıdık sıcak bir ses ona sesleniyordu ama o, duyduğu sese doğru bakamıyordu bile. Gözleri yavaş yavaş kapanırken, kendini o sıcak sesin sahibinin kollarına bıraktı. Korkmuyordu, çünkü o kişiden zarar gelmeyeceğini biliyordu.

Günlerdir alamadığı uykusundan gözlerini tanıdık bir yerde açtı. Nami'nin; yüzü dingin, bakışları huzurluydu. Uzun uykunun ardından bedenini saran hafiflik ona sanki bir kuş tüyü kadar hafifmiş gibi hissettirmişti. Yavaşça esnerken, içini dolduran sakinlik tüm kaslarını rahatlatmış, adeta onu yeniden doğmuş gibi hissettirmişti. Yavaşça yattığı yerden doğruldu ve etrafına bakındı. Evet, yanılmamıştı, burası Seiji'nin eviydi.

Sakin adımlarla odadan çıkarken aynada kendi yansımasını gördü; saçları dağılmış, yüzü sanki ruhsuzmuş gibi bembeyazdı. Biraz daha kendine baktığında üzerindeki kıyafetin farklı olduğunu gördü. Yanakları kızardı ama bunun ne yeri ne de zamanıydı. Kendini izlemeyi bıraktığında kapıya döndü ve Seiji'yi karşısında, kapıya yaslanmış şekilde gördü. Başını eğdi, elleriyle kıyafetini çekiştirirken utançtan ne yapacağını bilmiyordu. Seiji sırıttı ve Nami'ye doğru yaklaştı. Onun her adımında Nami daha da kızarıyordu. En sonunda Seiji, Nami'nin önünde durdu ve ona doğru eğildiğinde dudaklarından şu sözler döküldü:

-Üzerini ben değiştirmedim, sapık kadın seni!

Nami duyduklarıyla artık tamamen domates olmuştu. Utancından kekelemeye bile başlamıştı. Seiji onun bu halini gördükçe daha da gülüyordu. Nami, onun bu halini gördüğünde ondan daha da çok hoşlanmıştı. Seiji, Nami'nin kendisini izlediğini anlayınca durdu ve boğazını temizleyerek şunları söyledi:

-Evet, hanımefendi, gülme faslını geçtiğimiz göre, söyleyin bakalım o saatte, orada, o halde ne yapıyordunuz? Ha, bir de bensiz.

Seiji her zaman neşeli ve komik bir kişiliğe sahipti, yer ve zaman fark etmeksizin şaka yapabilecek birisiydi. Sorduğu sorudan sonra Nami'nin yüzünün düştüğünü fark etti. Nami durumu nasıl açıklayacağını düşünürken istemsizce gözlerinden yaş aktığını fark etti. Seiji'ye baktı ve titreyen sesiyle şunları söyledi:

-Babam... babam beni evden attı.

Seiji kaşlarını çattı. Nami'nin babasından nefret ediyordu, çünkü Nami'ye çektirdiği eziyetleri en çok Seiji biliyordu. Nami'yi kendine doğru çekti ve ona sıkıca sarıldı. Saçlarını öptü, bütün içtenliğiyle ona şunları söyledi:

-Nami... benimle yaşar mısın?

-Ben... bilmiyorum, yani emin değilim, sana yük olmak istemiyorum Seiji.

-Hayır, yük olmayacaksın. Sen benim sevgilimsin, nasıl böyle düşünürsün?

Seiji'nin bu sözleri Nami'yi her ne kadar mutlu etse de, yük olacağını biliyordu.

-Tamam ama, senden bir ricam olacak.

-Olur, kabul!

-Daha ricamı söylemedim.

-Söyle, zaten kabul edeceğim.

-Sadece iş bulana kadar seninle kalayım, olur mu?

-İş mi? İyi de sen daha 17 yaşındasın! Ne işi? Nasıl bulacaksın ki?

Seiji'nin sorduğu soruların cevabını Nami de bilmiyordu ama bulmak zorundaydı.

-Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum ama iş bulmak zorundayım.

Seiji elini çenesine yerleştirerek düşünmeye başladı.

-Hmm... Şeye ne dersin?

-Neye?

-Anneme söyleyeyim, sana eğitim versin. Stajyer maaşı gayet yüksek diye biliyorum.

Seiji'nin annesi, Japonya'nın popüler şirketlerinden birine sahipti ve çok sayıda idol yetiştiriyorlardı.
Nami, Seiji'nin teklifini düşündü ancak yeterli olmadığını Seiji'ye söyledi. Bunun ardından Seiji ısrar etti ve Nami'yi zorlayarak annesi ile konuşmaya ikna etti.
Yaklaşık 1 hafta boyunca dinlenen Nami, sonunda Seiji'nin annesi ile görüşmeye hazırdı.

Saçlarını topladı, en güzel elbiselerini giydi, makyajını yaptı, tabii bunları ona Seiji almıştı ve kullanması için zorlamıştı. Hazırlığı bittiğinde odadan çıktı ve Seiji'nin yanına, aşağıdaki oturma odasına ilerledi.

Nami, merdivenlerden adım adım inerken her hareketi zarafetle doluydu. Saçları, Seiji'nin seçtiği elbiseyle uyum içinde, her adımında hafifçe dalgalanarak yere doğru süzüldü. Elbisesinin zarif kumaşı, merdivenin basamaklarını her geçtiğinde ince bir rüzgar gibi etrafında dans etti. Seiji, Nami'nin ışıldayan gözlerini ve mükemmel uyum içinde giydiği elbiseyi görünce hayranlıkla ona baktı. Gözlerindeki beğeni netti, adeta her bir detayı yavaşça inceleyen bir bakışla, Nami'yi izlerken içindeki gurur bir anda daha da büyüdü.

Nami'nin bu hali, sadece dış görünüşünden ibaret değildi; o an Seiji'ye, ne kadar güçlü ve kararlı bir kadın olabileceğini de gösteriyordu.

Seiji içten bir gülümseme ile:

-Nami... gerçekten çok güzelsin.

Bu sözler Seiji'nin ona olan duygularını yansıtsa da, onu cesaretlendirmek için söylediği bir şeydi.

-Hazır olduğunda annemle konuşmaya gidebiliriz.

Nami hafifçe başını eğerek, kendini rahatlattı ve yavaşça gülümsedi.

-Seiji... Elimden geleni yapacağım. Yanımda olduğun için teşekkür ederim.

Seiji gözlerinde kararlı bir ifade ile:

-Sana hep destek olacağım, Nami. Bu adım, belki de senin hayatındaki en önemli adım olacak.

Seiji Nami'yi belinden tutarak kendine yaklaştırdı. Uzun ve sevgi dolu öpüşmeleri bittiğinde, son kez Nami'yi süzdü, onu artık hazır olduğunu anladı.

-Artık yola çıkabiliriz.

Nami derin bir nefes aldı.

-Hazırım, gidelim.

Nami, Seiji'nin yanında, geleceğe doğru attığı her adımda daha da güçleniyordu. Ailesinin ve hayata karşı hissettiği tüm yüklerin geride kaldığı o an, bir dönüm noktasıydı. Kendi yolunu seçmek, kendi hayatını kurmak için ilk adımını atarken, ardında sadece geçmişin kırgınlıkları değil, aynı zamanda yeni bir başlangıcın umutları vardı. Gözlerinde kararlılık, kalbinde cesaret, adımlarında ise bir kadının kendini bulma yolculuğunun izleri vardı. Bu, onun zamanının geleceği, kendini keşfetme ve özgürlüğünü kazanma yoluydu. Ve o yol, bugün Seiji'nin desteğiyle başlamıştı.

---

BÖLÜM NOTU

Umarım bölümü beğenirsiniz!

Düşünce ve tavsiyelerinizi bekliyorum
(⁠.⁠ ⁠❛⁠ ⁠ᴗ⁠ ⁠❛⁠.⁠)




Novebo discord sunucusu